Duyular ve Duyu Bütünleme Bozukluğu

Merkezi sinir sistemi beyin ve omurilikten oluşur. Anne karnında gelişmeye başlar ve sinir sisteminin en büyük bölümüdür. Duyusal sistemler, çocukluk çağında merkezi sinir sisteminin gelişimi için çok önemlidir. Duyusal sistemleri beynin besini gibi düşünebilirsiniz. Gelişimin kritik zamanlarında yeterli duyusal girdi olmazsa beyin gelişiminde sapmalar ve davranış bozuklukları meydana gelebilir.

Duyusal sistemlerimiz koku, görme, işitme, tat, dokunma (taktil) duyusu, vestibuler, proprioseptif ve interoseptif duyudan oluşur. Her duyusal sistemin koruyucu ve ayırt edici işlevi vardır. Beyinde bir farklılık gelişince çocukların bu duyuları algılama şekilleri de farklı olabilir. Kısık seste şarkı açtığınızda çocuğunuz bu sesten rahatsız olabilir ya da yüksek seste açsanız bile ona yeterli gelmeyebilir. Salıncakta ya hiç sallanmak istemeyebilir ya da çok fazla sallanmak isteyebilir. Belki de sallamanız onu hiç heyecanlandırmayabilir. Bu davranışlar beynin uyarılma düzeyiyle alakalıdır; Beyin az uyarılıyor, yeterince uyarılmıyor veya çok uyarılıyor olabilir. 

Duyu bütünleme bozukluğunda beyin, duyular aracılığıyla aldığı bilgiyi gerektiği gibi kullanamaz. Örneğin çocuğunuz odaya giriyor ve kapının girişinde de bir sandalye duruyor. Normal duyu bütünlemesi olan çocuk sandalyeyi fark eder ve etrafından geçecek şekilde kaba motor hareketlerini düzenler. Ancak duyu bütünleme bozukluğu olan çocuklar böyle bir durumda sandalyeye çarpabilir, sürekli sakarlık ediyormuş gibi görünebilirler. Yani sanki hiç ‘akıllanmıyor’ tecrübe edinemiyormuş gibi. Bu durumda da duyu bütünleme bozukluğu yaşayan çocukların öğrenmesi zorlaşır, aynı zamanda davranış problemleri sergiliyormuş gibi de görünebilir.

Hani her sınıfın bir yaramazı olur ya. Yerinde bir türlü oturamaz, sık sık çöp kutusuna kalem açmaya gider, her ders tuvaleti gelir tuvalete gider, ayakları ile yere vurur veya elinde kalem çevirip durur. Öğretmeni dersi sakince dinlemediği için şikayet eder. Aslında sadece iç dengesini bulabilmek için beyninin daha fazla harekete, eklemlerinden aldığı sıkıştırılma ve dokunsal uyarana ihtiyacı vardır o çocuğun. Öğretmeni ona getir götür işlerini yaptırsa hareketliliğine daha yapıcı bir çözüm bulabilir aslında. Tersini düşünelim birde. Hep bir köşede oturan, grup oyunlarına katılmak istemeyen, kendi halinde takılan, hali ile dersi de çıt çıkarmadan dinleyen öğrenciyi ele alalım. Öğretmeni tarafından sakin, uslu, belki biraz çekingen veya utangaç olarak tanımlanır öyle değil mi? Göze batmayan ancak sosyal anlamda da var olmayan öğrenci. Oysa belki de duyusal kaçışları olduğu için uzak durmayı tercih ediyor. Çünkü duyusal olarak alabildiği uyaranlar beyninde ‘yetti de arttı bile’ şeklinde yorumlanıyor ve normale göre az bile olsa o daha fazlasını istemeyebiliyor. Dolayısı ile farklı bakış açıları kazanarak çocukları anlamak ve onlara doğru bir şekilde destek olmak önemlidir.

Peki böyle durumlarda ne yapmalı? Ergoterapi değerlendirmesi almalı. Ergoterapistiniz çocuğunuzun duyu-motor gelişimi ile ilgili gelişimini değerlendirir ve terapi hedeflerini belirleyerek çocuğunuza özel bireysel bir terapi planı oluşturur.

Terapistinizi doğru seçmeniz tüm terapi başarınızı etkiler. Maalesef Ergoterapi alanı Türkiye için oldukça yeni bir alan ve bu nedenle de suiistimale çok açık. Sertifikalı ilgisiz insanlar Ergoterapist J. Ayresin geliştirdiği bu terapi yaklaşımını uyguladığını iddia edebiliyor. Lisans mezunu Ergoterapistler ve Ayres Duyu Bütünleme eğitimini almış Fizyoterapist ve Dil Konuşma Terapistleri hariç hiçbir uzmanlık alanı duyu bütünleme terapisi yapamaz. Terapistinizin aldığı eğitimi, sertifikalarını da sormaktan çekinmeyin.